23 Eyl 2008

baba-oğul başbaşa

Gönderen Hasret Nuhoğlu zaman: 13:15 0 yorum

Bugün yaklaşık 1 saat Özgür Emin'i babasıyla yalnız bıraktım. Giderken yeni aldığımız tulumu giydirmiştim. Gelince ne göreyim. Babası tontiş ağlıyor diye eline bir muz kabuğu vermiş ve bizim tontiş afiyetle muz kabuğunu yemiş. Büyük bir hırsla sarılmış kabuğa, bir yandan eliyle sımsıkı tutarken diğer yandan dişlerini kaşımaya başlamış. Mama sandalyesine keyifli bir şekilde oturmuş, sessizce kabuğu kemirmiş. Bu işlemleri yaparken hiç sesi çıkmadığı için babası da çok mutlu olmuş.

Eve geldiğimde manzarayı görünce çok şaşırdım.

Yeni giysisi muz lekesi ile renklenmişti. Özgür'ün suratı da resimdeki gibi boyanmıştı. Tontiş beni görünce sanki bunu ben yapmadım, babam yaptı der gibi şikayet ediyordu. Anlaşılan baba ile oğul başbaşa kalınca herşey olabilir. Dikkatli olmak gerek :) 

keyifli anların ardından...

Gönderen Hasret Nuhoğlu zaman: 00:54 0 yorum


Özgür Emin mama sandalyesine oturmuş etrafı izliyor. Bu resme baktığınızda ne kadar masum, ne kadar uslu bir çocuk diye düşünebilirsiniz, sakın aldanmayın bu bakışlara. Resim çekildikten 10 saniye sonra ağlamaya başladı. Kucağa gelmek istedi. Özgür Emin'in kucağa gelmek istediği nasıl anlaşılır: ilk önce kollarını yukarı kaldırır, sonra vücudunu öne doğru kaldırır ve değişik bir ses tonuyla ağlar. O zaman anlarsınız ki kucağa almaktan başka çareniz yoktur.

Ek besinlere geçiş

Gönderen Hasret Nuhoğlu zaman: 00:41 0 yorum

Özgür Emin artık bizim dünyamıza farklı bir olayla daha geçiş yaptı. Ek besinlere başladı. İlk yediği meyve kiraz suyu idi. Sonra karpuz, üzüm suları, elma ve şeftali püreleri, yoğurt. Tabi miktarları çok az. Yavaş yavaş adapte oluyor. Meyve sularını ağzına götürdüğünde ilk önce suratını buruşturuyor, sanki beğenmemiş gibi bir tavır takınıyor, sonra da devam ediyor yemeye. Yoğurt yemesi çok komik. Hapur hupur, sürekli ağzını hareket ettiriyor. Ne kadar bir şey diye düşünüyor olmalı. İlk meyve pürelesini Hatice teyzesi yedirdi, bir de sebze püresi tabi. Teyzeciğinin elinden hapur hupur yiyor sonra da yüzüne bakıp gülümsüyordu. Geçen akşam da Seda yengesinin çorbasını içti. Çok ilginç, mamaları sevmemesine rağmen çorbaları çok seviyor. Şükran teyzesi de ona turşu suyu içirdi. Turşu suyunu ağzına alır almaz yüzünü buruşturdu, ne yapacağını şaşırdı ve ağlamaya başladı, görülmeye değerdi. Akşam yemeklerinde artık bize eşlik ediyor. Mama sandalyesine oturuyor ve yemeğini yiyor. Tabi anneciği yediriyor yemeğini ama aslında Özgürcük yemeğini kendi yemek istiyor, sürekli kaşığını alma çabasında. Yakalayınca da ağzına almak için uğraşıyor. Bu konuda daha başarılı değil ama ilerde kendi başına yiyeceğe benziyor.

Bilgisayar merakı

Gönderen Hasret Nuhoğlu zaman: 00:29 0 yorum

Özgür Emin bilgisayara çok meraklı. Bilgisayarı görür görmez heyecanlanıyor. Babası çalışırken onu dikkatlice inceliyor ve yaptığı hareketleri taklit ediyor. Bilgisayarda çalışırken kucağıma aldığımda hemen klavyeye yöneliyor ve iki eliyle tuşlara basmaya çalışıyor. Bazen benim bilmediğim kısa tuşlara basıp işlemler yapıyor. Boş bir word dosyası açıyorum, heyecanla harflere basarak yazılar yazıyor, bir yandan da ekrana bakıyor ne yazdım diye...

Bilgisayar merakı şimdiden başladı. Gelecek nesiller bilgisayarla doğumdan itibaren tanışıyor, hatta anne karnındayken... Bakalım ileriki zamanlarda Özgür Emin'in merakı nasıl bir süreç izleyecek.

Özgür Emin'in uyku alışkanlıkları

Gönderen Hasret Nuhoğlu zaman: 00:09 0 yorum

Tontişin uykusu geldiğinde huysuzlanmaya başlar. Yumuşak sesiyle iniltiler duyulur. Yumoş elleriyle gözlerini ovuşturur, gözleri kızarır. Anne sütü istediğine dair ipuçları verir. Bir müddet sütünü emer, sonra biraz mızıklanır, ama emziğini ağzına koyar koymaz soluna döner ve emziğini tutarak uykuya dalar. Artık mışıl mışıl uyur. 

Bazen kollarını açarak uyur. Teslim oldum der gibi. Eğer teslim olduysa tamamen uyuya dalmış demektir. 

15 Eyl 2008

dikkat-dikkat!!!!

Gönderen Hasret Nuhoğlu zaman: 11:16 0 yorum

11 Eyl 2008

biberonla süt içme maceram

Gönderen Hasret Nuhoğlu zaman: 05:04 0 yorum
Özgür Emin'in adım adım biberonla süt içme macerası:
1. adım: Bu süt içme aleti de biraz değişikmiş, biraz inceleyelim bakalım...

2. adım: Tadı biraz değişik geldi ama yine de biraz içeyim....

3. adım: Ağzımdan çıkartsam anneme yakalanır mıyım acaba? Sanırım yakalandım :)

büyük büyük dedesine ziyaret

Gönderen Hasret Nuhoğlu zaman: 01:20 1 yorum


Özgür Emin'in 101 yaşındaki büyük büyük dedesi hastaneye yattı. Biz de onu ziyarete gittik, durun hemen telaşlanmayın, beslenme bozukluğundan dolayı biraz rahatsızlandı ama küçük dedesi onu hastanesine yatırıp özel bakım yaptı, şimdi çok sağlıklı. Büyük büyük dede tontişi kucağına almak istedi, ilk önce yanına kadar yaklaştı, dikkatli bir şekilde inceledi dedeyi sonra da ağlamaya başladı. Sanırım göz teması kuramayınca kendini güvende hissetmedi. Ama yine de çok mutluydu ziyaretten...

yine mi aşı :(

Gönderen Hasret Nuhoğlu zaman: 01:09 0 yorum
Özgür Emin'in aşılarını babaannesi yapıyor. Geçen hafta yine aşı günüydü. Aşı günlerinde Özgür'den çok babaannemiz heyecanlanıyor. Onu aşı yaparken tanırsa ondan korkmasın diye farklı taktikler uyguluyoruz hep birlikte. Yatağa yatırdık, yüzünü bana doğru çevirdik, bir yandan onu öpmeye ve oyuncağı ile oynatmaya çalışırken bir de baktık ki aşımız yapılmış. Tontiş aşı yapıldığını hiç anlamadı, iğne girdiği anda biraz sesi çıktı sonra oyuncağı ile ilgilenmeye devam etti. O karmaşalıkta babaannesinin aşı yaptığını da göremedi. Bir aşı maceramız da güzel bir şekilde sonlandı.

10 Eyl 2008

Yolculuk anıları

Gönderen Hasret Nuhoğlu zaman: 23:53 0 yorum

Özgür Emin ağustosun son günlerinde annesiyle birlikte Bolu'da bir kongreye katıldı. 3,5 saat süren otobüs yolculuğunda çok mutluydu. Yanımızda oturan bayanla oyunlar oynadı, herkese gülücükler saçtı, uyudu, uyandı, etrafı inceledi. Bolu yolundaki eşsiz güzellikte ormanlar çok hoşuna gitti. Bolu'da yaklaşık 4 saat annesinin üniversiteden arkadaşı ve onun annesiyle vakit geçirdi. Onları hiç üzmemiş. 2 saatlik bir otobüs yolcuğundan sonra Ankara'ya ulaştık. Yolculuk süresince hep uyudu. Aştide bizi dedesi ve teyzesi karşıladı, onlar da çok sevindiler Özgür Emin'i gördüklerinde. Bizim bıcırık da onlara gülücükler saçtı, sanki tanımıştı onları. Eve gittiğimizde biraz huysuzlandı, sürekli ağlıyordu, farklı bir yerde olduğunu hissediyordu sanki. Annesiyle teyzesi okuldaki işleri hallederken tontiş dedesiyle kaldı. Dedesi sütünü içirmiş ve altını değiştirmiş. İlk defa alt değiştirdiği için bezin yapışkanlı kısmını arkadan birleştirmiş, bizimkinin umrunda değil tabi. Dışarıda gezerken hep insanları inceliyordu, arabalar da çok dikkatini çekiyor. Kamyon  geçtiğinde ürküyor birden, bazen de çok gürültülüyse ağlıyor. Artık Özgürcük biraz oturmaya başladı ve yoğurt yemeye. Teyzesinin hazırladığı meyve pürelerini iştahla yedi.
Ankara'dan dönüşümüz uçakla oldu. Uçak kalktığında çok huysuzlanmadı ama uçuş süresince çok huzurlu değildi, inişe geçtiğinde yüksek sesle ağladı.Yan koltuğumda oturan genç onunla ilgilenince ağlaması gülümsemeye dönüştü. Babasını görünce ilk başta çok tepki vermedi, eve gelince ikisi oyun oynadılar. Anlaşılan ikisi de birbirlerini çok özlemişlerdi.

6 Eyl 2008

Calisirken bebege bakmak

Gönderen Mert Nuhoglu zaman: 23:08 0 yorum
Özgür Emin son bir iki haftada daha fazla ağlamaya başladı. Eskiden masamda, klavyemin yanına yastık koyup, onu yanımda yatırıyordum. Sessizce yatıyor, beni izliyor, pencereden dışarıya bakıyor. Güzel güzel duruyordu. Aradabir yakalayabilirse kolumu yakalıyor, yalıyor ısırıyor, karnını doyuruyordu. Fakat artık bebeğimizi bunlar tatmin etmiyor. Yeni arayışlar içinde. Ne arayışı bilmiyorum, ama ağlamalarının artmasından, isteklerinin arttığını anlayabiliyorum.
Artık daha az yatmak, daha çok gezmek istiyor tontişimiz. Bu yüzden, şöyle bir çözüm bulmuştum: Çalışırken kanguruyu önüme takıyor, tontişi de içine oturtuyordum. Böylece bütün gün yatmak gibi monoton bir hayat tarzından bebek kurtuluyor ve sessiz duruyordu. Fakat birkaç günlük deneyimin ardından, tontiş bununla da yetinmemeye başladı. Kanguruya alındı mı, gezmek hareket etmek istiyor. Fakat nasıl? Bebeği gezdirirsem, ben çalışamıyorum. Ben çalışırsam, bebek ağlıyor. İkimizin arasındaki ilişki, bir kazan-kaybet ilişkisine döndü. Bunu nasıl kazan-kazan'a çevirebilirim, diye düşünüyordum.
Laptopu aldım. Belimin hizasına kadar gelen bir dolap var çalışma odasında. Laptopu onun üzerine koydum. Kanguruda, Özgür Emin, önümde laptop, ayakta çalışmaya başladım. İlkin Tontiş bu durumdan hoşlandı. Fena değildi. Hem kucakta, hem havada duruyor, emziğini tüttürüyor. Gayet hoş. Fakat sonra anladı ki, yeterli hareket yok. Yine ağlamaya başladı. Neyse, ben de biraz çalışıyorum, bir iki adım yürüyorum. Tontişle birbirimizi idare ediyoruz. Fakat arzular sınırsız. Özgür Emin giderek akıllanıyor. Zaman geçtikçe, Özgür Emin laptop önünde durur durmaz, hemen ağlamaya başladı. Öyle ki koşullanmış gibi. İki adım yürüyorum, susuyor. Laptopun önüne geçiyorum, hemen "ciyaaaak!!!".
Bu yüzden, bebek eşyası üreticilerine öneriyorum. Hareketli, karın hizasında küçük bir laptop masası yapıverin. Hem bebeğimiz gezsin, hem biz çalışalım. Her iki taraf da mutlu olsun.
 

Ozgur Eminin Bebek Gunlugu Copyright © 2009 Baby Shop is Designed by Ipietoon Sponsored by Emocutez