26 Kas 2008

Tontis Ankarada

Gönderen Mert Nuhoglu zaman: 09:55 0 yorum
Tontişimiz annesiyle birlikte, Ankara'da. Bayrama kadar ayrı kalacağız. Acaba şimdi ne yapıyordur? Bir düşünelim. Aslında uyku saati gelmiş. Ama çevresinde yeni insanlar bulunduğundan, muhtemelen uyumak yerine onlarla oyunlar oynuyordur. Ayağa kalkmış, ağzını açmış, sallanıyor ve "aaa vaa" sesler çıkarıyor olması muhtemel. Veya yemekte sandalyesine oturmuş, sofradakilerden birine gözlerini dikmiş gözlem yapıyordur. Boşluk yakaladığı anda, önünde bulduğu herhangi bir cisme uzanıyor ve onu muhtemelen yere atıp aşağı sarkarak arkasından bakıyordur. Sandalyenin kollarına tutunup, aşağı bakakalmıştır.

19 Kas 2008

yürümem lazım!!!

Gönderen Hasret Nuhoğlu zaman: 13:42 1 yorum

Özgür Emin dışarıyı izlemeyi çok seviyor. Pencereden ağaçları, dışarıda oynayan çocukları ve martıları izliyor. Babaannesi ile birlikte pencereden dışarıyı izliyor minik tontiş. O kadar meraklı ki dışarda olanlara çok dikkatli bir şekilde hayretler içinde izliyor etrafı. Minik eliyle de pencereden tutunuyor. O sırada dışarıda çocuklar oyunlar oynuyordu. Ben acaba ne zaman büyüyüp onlarla birlikte oyun oynayacağım. Bir an önce büyümem gerek. En çok istediğim şey yürümek, koşmak, arkadaşlarımla dışarda oyunlar oynamak diye düşünüyor galiba. 

12 Kas 2008

Tontişin bir günü

Gönderen Hasret Nuhoğlu zaman: 12:40 0 yorum
Özgür Emin bugün uzun süre ayakta kaldı, uyumamak için saatlerce direndi. Sürekli çevresi ile ilgileniyor. Yeni etkinlikler yapmak, yeni ortamlarda yeni oyuncakları ile oynamak istiyor. küçük bir klavyesi var, onunla sürekli yazı yazmaya çalışıyor. En sevdiği oyuncaklardan biri de çıngırağı. Tam olarak eliyle kavrayabildiği ve ağzına rahatlıkla götürebildiği bir yandan da salladığında ses çıkarabilen çok yönlü bir oyuncak bizim tontiş için. Onu sallamak çok hoşuna gidiyor. Sürekli onu yalamak istiyor. Yatağına oturtuyorum eline de herhangi bir oyuncağını veriyorum dakikalarca onunla oynuyor, eviriyor-çeviriyor, yalıyor, bir yerlere vurup sesler çıkartıyor, sonra şarkı söylercesine mırıldanıyor. Sıkılınca da ağlamaya başlıyor tabi. Sonra annesi ona hemen yeni bir oyuncak veriyor ve yapılan her hareket bu oyuncak ile pekiştiriliyor. Bu sefer oturduğu yerden sıkılıyor. Annesi onu kucağında biraz oynatıyor, sonra da oyun minderinde başka oyuncaklarla tanıştırıyor onu veya salıncağında sallanan balıkları izletiyor, bir yandan da müzik dinliyor.

Sonra yemek saati. Kahvaltıda peynir ve yumurta yiyor. Sonraki öğünlerde bazen yemek yemek istemiyor. Annesi onu çok sıkmadan oyunlar oynayarak, şarkılar söyleyerek yemeğini bitirmesi için çabalıyor. Bazen başarısız olsa da olsun yine de değer :) Yoğurt yemeyi çok seviyor ama içinde herhangi birşey olmamalı. Şimdiden yemek zevklerimiz başladı.

Uyumadan önce biraz huysuzlanıyor, ama gözleri kapalı ağlıyorsa kucağınızda biraz gezdirdikten sonra uykuya dalar. Bazen annesine sarılarak uyur, tabi annesi de fırsattan istifade onu sürekli öper, koklar:) bazen uykusunda öptüğümde gülümsüyor, çok sevimli:)

11 Kas 2008

Yaşasın artık ayakta durabiliyorum!!!

Gönderen Hasret Nuhoğlu zaman: 01:40 0 yorum


Özgür Emin, oyuncakları ile oynamaktan çok hoşlanıyor. Oyun odasında kendi kendine oyuncakları ile oynuyor. Bazen sesler de çıkarıyor sanki onlarla konuşuyor gibi. Tabi sıkılınca da ağlarım ingaaaaa!!!!!

Özgür Emin son 1 haftadır artık daha iyi oturabiliyor. Arada bir otururken yana düşse de öncekine göre daha uzun süre ve dik bir şekilde oturabiliyor. 2 gündür de artık ayakta daha uzun süre durabilmeyi öğrendi. Yatağının içini yastıklarla dolduruyorum, yatağının kenarındaki kısımlara tutunup sallanıyor, bir yandan da şarkı söylüyor. Yorulduğu veya dengesini kaybettiği zaman yastıkların üstüne düştüğü için canı acımıyor. Tekrar ayağa kalkmak için uğraşıyor, başaramayınca yardım istiyor. Eğer hemen yardım etmezsek sesini yükselterek ağlıyor. Elinden tutar tutmaz da gülümsemeye başlıyor.

Birkaç hafta içinde sanırım yürüme alıştırmasına başlarız. Yürüdüğü anı sabırsızlıkla bekliyorum. Bu arada Özgür Emin artık mammmmam, memmeee, babba, dedddde gibi sesler çıkartmaya başladı. annnee de diyor arada, bana göre bu kelimeyi daha sık söylüyor ama babası kıskandığı için söylemiyorum:)

6 Kas 2008

Alışveriş maceram

Gönderen Hasret Nuhoğlu zaman: 00:16 0 yorum


Annem ve babamla alışveriş yapmayı çok severim. Özellikle de alışveriş sepetinde oturup etrafı izlemeyi. Aslında herşeye dokunmak, tadına bakmak istiyorum ama şimdilik bakmakla yetiniyorum. Dışarıda gezerken yeni yerler görüyorum, öğrenmem gereken o kadar çok şey var ki, nasıl öğreneceğim herşeyi? Yeni keşifler yapmak çok hoşuma gidiyor. Gördüklerimin çoğunun ismini ve ne işe yaradığını bilmesem de kendi zihnimde onlara anlamlar yüklüyorum bu da çok zevkli birşey. Artık ses tonumu ve ağlama stilimi değiştirerek isteklerimi anneme anlatabiliyorum. Yemek yemek istemediğimde başımı çeviriyorum, ağzımı kapalı tutuyorum ama annem beni güldürünce hemen açıyorum ağzımı farkında olmadan, buna karşı da bir önlem almalıyım:) Annem benimle oyunlar oynuyor, yeni oyunlarla oynamak beni çok eğlendiriyor. Dik oturmak, ayakta durmak çok hoşuma gidiyorum. Kaslarım gelişse de bir an önce yürüyebilsem. O zaman her yeri dağıtırdım, özellikle babaannemin evini, orada çok ilginç şeyler görüyorum. Ne zaman birşeye dokunmaya çalışsam hemen önümden kaldırıyorlar. Ben ne zaman büyüyeceğim

:(

4 Kas 2008

Gidenlerin ardından...

Gönderen Hasret Nuhoğlu zaman: 11:36 0 yorum

Pazartesi sabah saatlerinde Özgür Emin'in büyük büyük dedesi aramızdan ayrıldı. 101 yaşında hayata gözlerini yumdu. 101 yıllık deneyimlerini, yaşantısını, arkadaşlarını, dostlarını, yetiştirdiği çocukları, torunlarını, torunlarının çocuklarını arkasında bıraktı dev çınar. Özgür Emin doğmadan önce "doğunca bana haber verin, ben hemen gelirim" deyişi hala kulaklarımda. Adana Kadirli'den o yaşında gelmeyi umut etmesi çok hoşuma gitmişti, doğumdan hemen sonra da bir kaç günlüğüne gelmişti Özgür Emin'i görmeye. Kendine has söylemleri vardı. "çoook teşekkür ederim", her fotoğraf çekildikten sonra "bu resimden isterim" demesi (bizim de her defasında tamam sana da çoğaltırız deyip hiç çoğaltmamız resimleri), arada bir sinirlenmesi, ben konuştuğumda daha iyi duyması gibi...Gidenlerin ardından yapılacak en güzel şey onu güzelliklerle anmak ve onun için dua etmek olsa gerek.

Yaklaşık 2 ay önce onu hastanede ziyaret ettiğimizde Özgür Emin'i kucağına alıp öpmek istemişti ama bizim yumurcak ağlamıştı, onu orada son görüşümüz olacağını nerden tahmin edebilirdik. Hayat işte bir gün varsın bir gün yok. O yüzden anı güzel bir şekilde yaşamak ve aldığımız her nefesten zevk alabilmek yapmamız gereken.

Özgür Emin Sefa dedesinin vefatından birkaç saat öncesinde çok ateşlendi, doğumundan beri ilk ateşli haliydi. Bizi biraz korkutsa da şimdi sağlığına kavuştu. Anne olmak anlatılamayacak bir duygu, her an farklı bir güzellik yaşıyorsun tabi farkında olana.

Sefa dedeciğim seni çok seviyoruz, gittiğin yerde nur içinde yat, insanlığa sunduğun güzellikler için sana çok teşekkürler

22 Eki 2008

her köşede mutluyum:)

Gönderen Hasret Nuhoğlu zaman: 02:37 1 yorum

Evimizin her köşesinde Özgür Emin için özel bir yer hazırladık. Salonda bir oyun köşesi var. Oyun halısı, kenarlarında yastıklar ve oyuncakları. Mutfakta mama sandalyesi, çalışma odasında yatağı ve oyuncakları. Öğleden sonraları annesi Özgür Emin ile birlikte salonda çalışıyor. Özgür Emin birkaç haftadır artık güzel bir şekilde oturabiliyor. Dün annesi oğlunu bir oyuncak kutusunun içine koydu ve sıkıldığı zaman onu hareket ettirdi. Kutunun içinde rahat bir şekilde oturabiliyor, elinde de tahta bir tokmak veya çıngırağı. Onlarla bir süre oyalanabiliyor. Sıkıldığı zaman halının üzerinde emekleme alıştırmaları yapıyor. Üç farklı eşyayı üç farklı noktaya yerleştiriyorum, tontiş de onlara ulaşmaya çalışıyor. Çok gayret sarfedip ulaşamadığı zamanlarda ağlamaya başlıyor. Benden yardım istercesine ağlıyor, kucağıma aldığım anda da gülümsemeye başlıyor. 

Sürekli farklı aktiviteler içinde olmak hoşuna gidiyor. Bazen mama sandalyesinde pencereden dışarıyı izliyor, ağaçların hareketlerini inceliyor, sanki derin düşüncelere dalmış biri gibi dakikalarca düşünceli bir tavırla ağaçları izliyor. Rüzgarlı bir günse ve ağaçların dalları sallanıyorsa o da ayaklarını hareket ettiriyor. 

11 Eki 2008

küsmem ki

Gönderen Mert Nuhoglu zaman: 01:54 1 yorum
Tontiş: Annem ve babamla gittiğimiz abant gezisinde ben uyurken fotoğraf çekinmişler. Ben de küstüm onlara:(

Anne: Ama bitanem, biz seni çok seviyoruz. Sen uyurken de çok tatlısın. Hem uyusan da bizim yanımızdasın.

Baba: Senin gibi tatlı bir bebek küsemez ki, hadi gül bakalım minik tontişimiz

Tontiş: he he heeeehhhh. Küsmedim ki, şaka yaptım. Annemle babamı çok seviyorum:)

abant gezisi

Gönderen Mert Nuhoglu zaman: 01:53 0 yorum
Özgür Emin ailesi ile birlikte Abant'ta bir doğa gezisi yaptı. Bolu doğal güzelliği ile eşsiz bir yer. Yol boyunca ağaçlar eşiliğinde yolculuk yapıyorsunuz ve gittiğiniz her yerde yeşilin tonlarını görebiliyorsunuz. Özellikle sonbaharda görülmeye değer, sarı, turuncu, kahverengi ve yeşilin renk cümbüşü sizi kendine çekiyor. Tontiş de arkadaşı tintişi de yanına aldı tatile giderken. Şevval ablası ile tanıştı. 
Özgür Emin doğayı çok seviyor. Yolculuk yaparken sürekli penceren etrafı izledi, bazen sanki derin düşüncelere dalıyordu. Arada bir huysuzluk yapsa da çok mutlu olduğu gözlerinden okunuyordu. Ağaçların yapraklarına elini değdi, hatta bazen yaladı bile. Onları ağzıyla tanıma çalıştı.Orman havası bebeğimize de bize de çok iyi geldi. Yeşil bir doğa insana pozitif anlayış kazandırıyor. 

Abant gölündeyken bir ara yağmur yağdı, göl ile yağmurun buluşmasını izledik. İlk defa nilüfer çiçeklerinin arasında dolaştım. Beyaz çiçekleri vardı üzerinde.

Arkadaşlarımızla geçirdiğimiz neşeli abant- mudurnu gezisi bizi çok mutlu etti, en çok da Özgür bebeğimizi, yeni yerler keşfemeyi çok seviyor:)

babamin omzundayim

Gönderen Mert Nuhoglu zaman: 01:52 0 yorum
Yaşasın!!! babamın omzundayım. Sürekli yatmaktan sıkılmıştım. Yüksekten de herşey çok güzel gözüküyormuş. Sevdim bu işi, artık babamdan beni omuzuna almasını isteyebilirim.

23 Eyl 2008

baba-oğul başbaşa

Gönderen Hasret Nuhoğlu zaman: 13:15 0 yorum

Bugün yaklaşık 1 saat Özgür Emin'i babasıyla yalnız bıraktım. Giderken yeni aldığımız tulumu giydirmiştim. Gelince ne göreyim. Babası tontiş ağlıyor diye eline bir muz kabuğu vermiş ve bizim tontiş afiyetle muz kabuğunu yemiş. Büyük bir hırsla sarılmış kabuğa, bir yandan eliyle sımsıkı tutarken diğer yandan dişlerini kaşımaya başlamış. Mama sandalyesine keyifli bir şekilde oturmuş, sessizce kabuğu kemirmiş. Bu işlemleri yaparken hiç sesi çıkmadığı için babası da çok mutlu olmuş.

Eve geldiğimde manzarayı görünce çok şaşırdım.

Yeni giysisi muz lekesi ile renklenmişti. Özgür'ün suratı da resimdeki gibi boyanmıştı. Tontiş beni görünce sanki bunu ben yapmadım, babam yaptı der gibi şikayet ediyordu. Anlaşılan baba ile oğul başbaşa kalınca herşey olabilir. Dikkatli olmak gerek :) 

keyifli anların ardından...

Gönderen Hasret Nuhoğlu zaman: 00:54 0 yorum


Özgür Emin mama sandalyesine oturmuş etrafı izliyor. Bu resme baktığınızda ne kadar masum, ne kadar uslu bir çocuk diye düşünebilirsiniz, sakın aldanmayın bu bakışlara. Resim çekildikten 10 saniye sonra ağlamaya başladı. Kucağa gelmek istedi. Özgür Emin'in kucağa gelmek istediği nasıl anlaşılır: ilk önce kollarını yukarı kaldırır, sonra vücudunu öne doğru kaldırır ve değişik bir ses tonuyla ağlar. O zaman anlarsınız ki kucağa almaktan başka çareniz yoktur.

Ek besinlere geçiş

Gönderen Hasret Nuhoğlu zaman: 00:41 0 yorum

Özgür Emin artık bizim dünyamıza farklı bir olayla daha geçiş yaptı. Ek besinlere başladı. İlk yediği meyve kiraz suyu idi. Sonra karpuz, üzüm suları, elma ve şeftali püreleri, yoğurt. Tabi miktarları çok az. Yavaş yavaş adapte oluyor. Meyve sularını ağzına götürdüğünde ilk önce suratını buruşturuyor, sanki beğenmemiş gibi bir tavır takınıyor, sonra da devam ediyor yemeye. Yoğurt yemesi çok komik. Hapur hupur, sürekli ağzını hareket ettiriyor. Ne kadar bir şey diye düşünüyor olmalı. İlk meyve pürelesini Hatice teyzesi yedirdi, bir de sebze püresi tabi. Teyzeciğinin elinden hapur hupur yiyor sonra da yüzüne bakıp gülümsüyordu. Geçen akşam da Seda yengesinin çorbasını içti. Çok ilginç, mamaları sevmemesine rağmen çorbaları çok seviyor. Şükran teyzesi de ona turşu suyu içirdi. Turşu suyunu ağzına alır almaz yüzünü buruşturdu, ne yapacağını şaşırdı ve ağlamaya başladı, görülmeye değerdi. Akşam yemeklerinde artık bize eşlik ediyor. Mama sandalyesine oturuyor ve yemeğini yiyor. Tabi anneciği yediriyor yemeğini ama aslında Özgürcük yemeğini kendi yemek istiyor, sürekli kaşığını alma çabasında. Yakalayınca da ağzına almak için uğraşıyor. Bu konuda daha başarılı değil ama ilerde kendi başına yiyeceğe benziyor.

Bilgisayar merakı

Gönderen Hasret Nuhoğlu zaman: 00:29 0 yorum

Özgür Emin bilgisayara çok meraklı. Bilgisayarı görür görmez heyecanlanıyor. Babası çalışırken onu dikkatlice inceliyor ve yaptığı hareketleri taklit ediyor. Bilgisayarda çalışırken kucağıma aldığımda hemen klavyeye yöneliyor ve iki eliyle tuşlara basmaya çalışıyor. Bazen benim bilmediğim kısa tuşlara basıp işlemler yapıyor. Boş bir word dosyası açıyorum, heyecanla harflere basarak yazılar yazıyor, bir yandan da ekrana bakıyor ne yazdım diye...

Bilgisayar merakı şimdiden başladı. Gelecek nesiller bilgisayarla doğumdan itibaren tanışıyor, hatta anne karnındayken... Bakalım ileriki zamanlarda Özgür Emin'in merakı nasıl bir süreç izleyecek.

Özgür Emin'in uyku alışkanlıkları

Gönderen Hasret Nuhoğlu zaman: 00:09 0 yorum

Tontişin uykusu geldiğinde huysuzlanmaya başlar. Yumuşak sesiyle iniltiler duyulur. Yumoş elleriyle gözlerini ovuşturur, gözleri kızarır. Anne sütü istediğine dair ipuçları verir. Bir müddet sütünü emer, sonra biraz mızıklanır, ama emziğini ağzına koyar koymaz soluna döner ve emziğini tutarak uykuya dalar. Artık mışıl mışıl uyur. 

Bazen kollarını açarak uyur. Teslim oldum der gibi. Eğer teslim olduysa tamamen uyuya dalmış demektir. 

15 Eyl 2008

dikkat-dikkat!!!!

Gönderen Hasret Nuhoğlu zaman: 11:16 0 yorum

11 Eyl 2008

biberonla süt içme maceram

Gönderen Hasret Nuhoğlu zaman: 05:04 0 yorum
Özgür Emin'in adım adım biberonla süt içme macerası:
1. adım: Bu süt içme aleti de biraz değişikmiş, biraz inceleyelim bakalım...

2. adım: Tadı biraz değişik geldi ama yine de biraz içeyim....

3. adım: Ağzımdan çıkartsam anneme yakalanır mıyım acaba? Sanırım yakalandım :)

büyük büyük dedesine ziyaret

Gönderen Hasret Nuhoğlu zaman: 01:20 1 yorum


Özgür Emin'in 101 yaşındaki büyük büyük dedesi hastaneye yattı. Biz de onu ziyarete gittik, durun hemen telaşlanmayın, beslenme bozukluğundan dolayı biraz rahatsızlandı ama küçük dedesi onu hastanesine yatırıp özel bakım yaptı, şimdi çok sağlıklı. Büyük büyük dede tontişi kucağına almak istedi, ilk önce yanına kadar yaklaştı, dikkatli bir şekilde inceledi dedeyi sonra da ağlamaya başladı. Sanırım göz teması kuramayınca kendini güvende hissetmedi. Ama yine de çok mutluydu ziyaretten...

yine mi aşı :(

Gönderen Hasret Nuhoğlu zaman: 01:09 0 yorum
Özgür Emin'in aşılarını babaannesi yapıyor. Geçen hafta yine aşı günüydü. Aşı günlerinde Özgür'den çok babaannemiz heyecanlanıyor. Onu aşı yaparken tanırsa ondan korkmasın diye farklı taktikler uyguluyoruz hep birlikte. Yatağa yatırdık, yüzünü bana doğru çevirdik, bir yandan onu öpmeye ve oyuncağı ile oynatmaya çalışırken bir de baktık ki aşımız yapılmış. Tontiş aşı yapıldığını hiç anlamadı, iğne girdiği anda biraz sesi çıktı sonra oyuncağı ile ilgilenmeye devam etti. O karmaşalıkta babaannesinin aşı yaptığını da göremedi. Bir aşı maceramız da güzel bir şekilde sonlandı.

10 Eyl 2008

Yolculuk anıları

Gönderen Hasret Nuhoğlu zaman: 23:53 0 yorum

Özgür Emin ağustosun son günlerinde annesiyle birlikte Bolu'da bir kongreye katıldı. 3,5 saat süren otobüs yolculuğunda çok mutluydu. Yanımızda oturan bayanla oyunlar oynadı, herkese gülücükler saçtı, uyudu, uyandı, etrafı inceledi. Bolu yolundaki eşsiz güzellikte ormanlar çok hoşuna gitti. Bolu'da yaklaşık 4 saat annesinin üniversiteden arkadaşı ve onun annesiyle vakit geçirdi. Onları hiç üzmemiş. 2 saatlik bir otobüs yolcuğundan sonra Ankara'ya ulaştık. Yolculuk süresince hep uyudu. Aştide bizi dedesi ve teyzesi karşıladı, onlar da çok sevindiler Özgür Emin'i gördüklerinde. Bizim bıcırık da onlara gülücükler saçtı, sanki tanımıştı onları. Eve gittiğimizde biraz huysuzlandı, sürekli ağlıyordu, farklı bir yerde olduğunu hissediyordu sanki. Annesiyle teyzesi okuldaki işleri hallederken tontiş dedesiyle kaldı. Dedesi sütünü içirmiş ve altını değiştirmiş. İlk defa alt değiştirdiği için bezin yapışkanlı kısmını arkadan birleştirmiş, bizimkinin umrunda değil tabi. Dışarıda gezerken hep insanları inceliyordu, arabalar da çok dikkatini çekiyor. Kamyon  geçtiğinde ürküyor birden, bazen de çok gürültülüyse ağlıyor. Artık Özgürcük biraz oturmaya başladı ve yoğurt yemeye. Teyzesinin hazırladığı meyve pürelerini iştahla yedi.
Ankara'dan dönüşümüz uçakla oldu. Uçak kalktığında çok huysuzlanmadı ama uçuş süresince çok huzurlu değildi, inişe geçtiğinde yüksek sesle ağladı.Yan koltuğumda oturan genç onunla ilgilenince ağlaması gülümsemeye dönüştü. Babasını görünce ilk başta çok tepki vermedi, eve gelince ikisi oyun oynadılar. Anlaşılan ikisi de birbirlerini çok özlemişlerdi.

6 Eyl 2008

Calisirken bebege bakmak

Gönderen Mert Nuhoglu zaman: 23:08 0 yorum
Özgür Emin son bir iki haftada daha fazla ağlamaya başladı. Eskiden masamda, klavyemin yanına yastık koyup, onu yanımda yatırıyordum. Sessizce yatıyor, beni izliyor, pencereden dışarıya bakıyor. Güzel güzel duruyordu. Aradabir yakalayabilirse kolumu yakalıyor, yalıyor ısırıyor, karnını doyuruyordu. Fakat artık bebeğimizi bunlar tatmin etmiyor. Yeni arayışlar içinde. Ne arayışı bilmiyorum, ama ağlamalarının artmasından, isteklerinin arttığını anlayabiliyorum.
Artık daha az yatmak, daha çok gezmek istiyor tontişimiz. Bu yüzden, şöyle bir çözüm bulmuştum: Çalışırken kanguruyu önüme takıyor, tontişi de içine oturtuyordum. Böylece bütün gün yatmak gibi monoton bir hayat tarzından bebek kurtuluyor ve sessiz duruyordu. Fakat birkaç günlük deneyimin ardından, tontiş bununla da yetinmemeye başladı. Kanguruya alındı mı, gezmek hareket etmek istiyor. Fakat nasıl? Bebeği gezdirirsem, ben çalışamıyorum. Ben çalışırsam, bebek ağlıyor. İkimizin arasındaki ilişki, bir kazan-kaybet ilişkisine döndü. Bunu nasıl kazan-kazan'a çevirebilirim, diye düşünüyordum.
Laptopu aldım. Belimin hizasına kadar gelen bir dolap var çalışma odasında. Laptopu onun üzerine koydum. Kanguruda, Özgür Emin, önümde laptop, ayakta çalışmaya başladım. İlkin Tontiş bu durumdan hoşlandı. Fena değildi. Hem kucakta, hem havada duruyor, emziğini tüttürüyor. Gayet hoş. Fakat sonra anladı ki, yeterli hareket yok. Yine ağlamaya başladı. Neyse, ben de biraz çalışıyorum, bir iki adım yürüyorum. Tontişle birbirimizi idare ediyoruz. Fakat arzular sınırsız. Özgür Emin giderek akıllanıyor. Zaman geçtikçe, Özgür Emin laptop önünde durur durmaz, hemen ağlamaya başladı. Öyle ki koşullanmış gibi. İki adım yürüyorum, susuyor. Laptopun önüne geçiyorum, hemen "ciyaaaak!!!".
Bu yüzden, bebek eşyası üreticilerine öneriyorum. Hareketli, karın hizasında küçük bir laptop masası yapıverin. Hem bebeğimiz gezsin, hem biz çalışalım. Her iki taraf da mutlu olsun.

25 Ağu 2008

Özgür Emin taktikleri- 1

Gönderen Hasret Nuhoğlu zaman: 05:00 0 yorum


Özgürcük kendisiyle ilgilenilmesini nasıl sağlar? ilk önce yumuşak yumuşak sesler çıkartır, kendi kendine oyalanır havasındadır. zamanla yavaş yavaş ses tonu yükselmeye başlar ve seni yanında görmek istediğini söylemeye çalışır. Seni görünce şirinlikler yapmaya başlar ve onu kucağına almanı istercesini kollarını açıp gülümser. Sen de ona gülümser ve arkanı dönersin, tam o sırada bir çığlık duyulur ve artık kucağına almaktan başka çaren yoktur. Kucağa alındığında sevinç tepinmeleri yapar, gülerek sesler çıkartmaya başlar, birden bire masumlaşmıştır. Biraz önce çığlık atan, ağlayan sanki kendisi değilmiş gibi gayet mutlu bir poz takınır. İnsanı kendine o kadar güzel bağlar ki, işin de olsa onunla birlikte zaman geçirmekten çok hoşlanırsın:)

Özgür Emin'in korkuları

Gönderen Hasret Nuhoğlu zaman: 04:48 0 yorum
Özgür Emin bebekken sürekli irkiliyordu, biz de onun korktuğunu düşünüyorduk. Halbuki bu davranışları korku değil bir tür reflekmiş. Aslında korku öğrenilen bir duygu. Bazı günler biraz tedirgin davranışlar sergiliyor. Mesela anne sütü içmeye başladığında birden arkasına dönüp dakikalarca bakıyor, sanki birileri var da onlarla konuşuyormuş gibi. Sonra emmeye devam ediyor ama her 3 saniyede bir arkasına bakıp tekrar sütünü alıyor. Bazı geceler çok ağladığında ve ben diğer odada olduğumda beni birden görünce korkuyor ve daha çok ağlamaya başlıyor. Belki beni birdenbire görünce korkuyor olabilir diye artık yanına giderken yumuşak bir sesle benim orada olduğumu söylüyorum. Bir defa da o uyurken yanına yatmış onu izliyordum, birden gözlerini açtı ve beni görünce irkildi. Normalde uyandığı zaman yanında beni görünce hemen gülüyor ve konuşmaya başlıyor. Veya sakin sakin kendi kendine oynuyor. Arada bir de olsa bu tür korkuya yönelik tutumları beni biraz endişelendirse de sanırım bu da bir tür refleks.

22 Ağu 2008

Tontis ve Tintis

Gönderen Mert Nuhoglu zaman: 01:47 1 yorum

Tontiş ve Tintiş, birlikte resim çektirmişler:

Tintiş: Şaşkaloz gibi bakma, gülümse!
Tontiş: Şşşt, sessiz ol! Çekim yapıyorlar.

20 Ağu 2008

Tontisin uyku maceralari

Gönderen Mert Nuhoglu zaman: 03:04 1 yorum
1. Sırt üstü yatılır
2. Ağza emzik alınır
3. Gözler kapatılır
4. Kollar iki yana w harfi şeklinde açılarak teslim olma pozisyonu alınır
5. Bacaklar karo şekli oluşturacak şekilde serilir
6. Uykuya geçilir
7. Eldeki ve ayaktaki parmaklar ara ara flüt çalarmış gibi yavaşça hareket ettirilir
8. Çene aşağı yukarı ve içeri geri hareketlerle emzik emilir. 1 dakika emme, 1 dakika durma şeklinde periyodik hareket yapılır.
9. Ciyaklama vakti gelinceye kadar mışıl mışıl uyunur.

19 Ağu 2008

Kayisi Tontis

Gönderen Mert Nuhoglu zaman: 02:12 1 yorum
Tontişimizin bugünkü maceraları: Tontiş bu sabah kayısı olmaya karar verdi. Bunun için, tontişe kayısı sarısı renkli elbisesini giydirdik ve sonra kayısının tadına baktık. Hiç fena değil, biraz daha olgunlaşırsa tam şekerpare olacak.
Tontiş bu sabah usluydu, Allah'a şükür. Gözlerini bir yere dikiyor, kendi başına hareketler ve sesler çıkarıyor, bacaklarını havaya kaldırıyor, bir de ağzında emziğini tüttürüyor. Değmeyin keyfine. Yanına yatınca, yüzünü bana çeviriyor ve sonra her zaman yaptığı gibi, burnumu yalamaya başlıyor. Çok sever tontişçik, burun yalamayı. Öyle küçük olduğuna kanmamak lazım, dişleri çıksın, anne sütü dışında bir şeyler yemeye başlasın, iyice hırpalayacak bizi.
Genellikle, yüzümü ona yanaştırdığımda, başka yönlere bakmayı tercih ediyordu, fakat bu sabah öyle yapmadı. O da bana baktı. Eliyle de aradabir yüzümü okşuyordu. Gerçi arada elini ağzımın içine de hiç rahatsız olmadan sokuyor, dişlerime ve dilime de dokunuyordu. Kendisi normal insanların rahatsız olduğu tükürük gibi maddelerden hiç rahatsız olmaz. Hatta kendi ayağını bile memnuniyetle yalayabilir. Gerçi el yalamak kadar tadı hoşuna gitmiyor, ama aradabir tadına bakmayı gerekli buluyor yine de.

16 Ağu 2008

bıcı bıcı macerası

Gönderen Hasret Nuhoğlu zaman: 23:59 0 yorum
Özgür Emin'in göbeği 15. gününde düştü. Ertesi gün babannesiyle birlikte banyo yaptırdık. İlk banyosu biraz zorlu geçti. Çok ağladı. Sonraki günlerde babasıyla düzgün tutamadığımız, biraz da korktuğumuz için haftada bir banyo yaptırıyorduk. Yine ağlıyordu. Ama banyo yaptırma şeklimiz çok komikti. Küvetinde filesi olduğu halde babası sıkı bir şekilde onu tutuyor, ben de vücudunu yıkıyordum. O zamana kadar ağlamıyordu, bir yandan da kulağına su kaçmasın diye sıkı sıkı kapatıyorduk kulaklarını, başından da suyu dökünce korkuyordu sanırım. Çok fena ağlamaya başlıyordu. Biz de biraz panik oluyorduk. Banyo yaptırma merasimimiz çok zorlu geçiyordu. Aradan iki ay geçtikten sonra, kardeşimin düğünü için Çankırı'ya gittiğimde bir akrabamızbeni bebeğimizi banyo yaptırırken gördü ve hemen elimden aldı bebeği. Sonra o kadar hızlı ve basit bir şekilde yıkadı ki, ne bebek ağladı ne kendisi stres oldu. Onu görünce eve gelir gelmez bebeğimizi banyo yaptırdım. Gerçekten de bizim tekniğimizden dolayı bebek ağlıyormuş. Bebeğimiz şimdi her gün banyo yapıyor ve çok mutlu. Onu küvetine yatırdığımda konuşuyorum onunla, gülümsüyorum, ona suyun sıcaklığını soruyorum ve her hareketime karşılık veriyor. Mutlu ve huzurlu bir şekilde banyomuzu yapıyoruz. Sonra annemiz bebeğine masaj yapıyor. Zaten banyodan sonra bebeğimiz huzurlu bir şekilde mışıl mışıl uyuyor.

Yeni oyuncak fikri: mekanik el

Gönderen Mert Nuhoglu zaman: 02:47 0 yorum
Bizim bebeğin en sevdiği oyuncağın insan eli olduğundan artık emin oldum. Dişlikler, garip kuklalar, emzikler hiçbiri insan eli kadar ona cazip gelmiyor. Elimi çekiyorum, hemen ağlamaya başlıyor. Emziğini çıkarıyorum, hiçbir tepki yok. Onun yüzünden bilgisayarda 5 parmak klavye kullanmayı öğrendim. Eskiden 10 parmak yazardım. Şimdi sol eli, bebeğe hasrettik mecburen. Şöyle biyonik bir el yapsalar, uzayıp büzülen, çekilip her yöne kıvrılabilen. Eğer diğer bebekler de bizim parmak canavarı gibi insan parmağı yemeye meraklıysa, bu ürün çok iyi tutabilir. Bu yazıyı, Çinceye çevirtip, alibaba.com'da mı yayınlamalı acaba?

15 Ağu 2008

Antropolojik Sorular

Gönderen Mert Nuhoglu zaman: 08:49 0 yorum
Biraz antropoloji dersi işleyelim:
Hangi insanlar, insan parmağı yerler?
Hangi insanlar buldukları parmakları yalayıp yuttuktan sonra, etraflarına kollarını sallayıp, başka el yok mu diye bakınırlar?
Dudağını yalaya yalaya dudağı kaybolan türler nelerdir?
Kendi kendine yattığı yerde, sürekli bacaklarını hareket ettirerek, sanki koşarmış veya yüzermiş gibi yapan insan türlerine ne denir?
Bir kişiye göz diktiler mi, gözlerini ondan almayan bebeklere bir örnek verebilir misiniz?
Kendi kendine oynayıp, cıvaklayan, sanki ortada çok heyecanlı bir olay oluyormuş gibi hareketler yapan insan topluluklarından örnek olarak kimi biliyorsunuz?
Bacakları havada asılı uyuyabilen insanlar kime benzer?

Tüm sorulara yanıt olarak Özgür Emin, nam-ı diğer tombiş tombalakcan verilebilir. Fakat muhtemelen kendisi gibi başka tuhafımsı minik insancıkların da bu özelliklerinin çoğu ortaktır.

14 Ağu 2008

Emziği Ağzına Alma Mücadelesi

Gönderen Mert Nuhoglu zaman: 09:42 0 yorum
Henüz tombişimiz, emziği başarılı bir şekilde ağzına sokmayı beceremiyor. Uzanabileceği mesafede emziği tutuyorum. Önce gözleriyle odaklanıyor. Biraz sonra, ellerini yavaş yavaş emziği tuttuğum yere getirmeyi başarıyor. Bazen emziği bir eliyle kavramayı başarıyor, bazense emzik yerine elimi tutuyor. Çok yavaş hareket ettiriyor elini. Sonra tuttuğu şeyi (emziği veya elimi :)) ağzına doğru yavaş yavaş çekmeye çalışıyor. Genellikle emziği ortalayarak ağzına getiremiyor. Bunun yerine, nasıl oluyorsa hep emziğin kenarını ağzının içine sokuyor. Fakat yine de ısırmaya çalışıyor emziği. Tabi muhtemelen çok tatmin olmuyor emziğin dokusundan. Bu yüzden emziği çıkarıyor. Kolunu tam önüne kadar uzatıyor. Biraz ciyaklıyor. Sonra yine emziği tekrar ağzına almaya çalışıyor, ama yine emziğin emilen kısmı yerine kenarını ağzına sokuyor. Böyle birkaç dakika uğraştıktan sonra, ciyaklamalarla emziği bırakıyor.

9 Ağu 2008

Çeşme yolculuğu

Gönderen Hasret Nuhoğlu zaman: 14:42 0 yorum
Özgür Emin ile birlikte 2 günlük bir Çeşme tatili yaptık. Özgür Emin dedesi, babaannesi ve halasını ziyaret etti. Uçakla giderken çok mutluydu. Herkese gülücükler saçtı. Etrafı inceledi. Bir ara yan koltuğa yatırdım, oyuncaklarıyla oynadı, sevinç çığlıkları attı. Üçüncü uçak yolculuğu da iyi geçti, annesine hiç zorluk çıkartmadı. İzmir'den Çeşme'ye kadar da uyudu. Çeşme'de büyük bir sevinçle karşılandı. Yan komşumuzun ikiz bebekleri vardı. Onları görünce sanki onlarla tanışmak istermiş gibi sesler çıkarmaya başladı, onlara dokunmak istedi. İkizlerden erkek olan bebek elini uzattı, birlikte konuşuyorlarmış gibi sesler çıkarıyorlardı, çok komik bir iletişim vardı aralarında. Birbirlerini dinliyor, sonra konuşuyorlardı. İkizlerin diğer bebeği Özgür Emin onunla konuşmaya başlayınca ağlamaya başladı. Karşı bahçeden Kerem ile Özgür birbirlerine çığlıklar attılar. Çok ilginç bir durumdu. İki bebek arkadaş olmuşlardı. Anneleri Özgür'ü severken ikizler de annelerinin bacaklarına sarılıyorlardı. Bazen kendilerini yere atıyorlar, bazen de ağlamaya başlıyorlardı. Bizimki ise hala ikizlerin annelerine gülücükler saçıyordu. İkizler birbirlerini kıskanmadıkları halde bizim tontişi kıskandılar. Dedesi Özgür'ü kucağından bırakmadı, halasıyla dedesi sanki birbirleriyle yarıştılar, kucaklarına almak için. Uyurken gözünü birazcık açsa uyandı diye kucaklarına alıyorlardı. Bu kadar ilgi Özgür'ü de çok mutlu ediyordu. Akşam uyku saatinden bir saat sonra uyudu, annesi tatilde olduğu için geç uyumasına izin verdi. İstanbul'a dönüşte uçağa bindiğimiz sırada çok uykusu gelmişti. Uyuyamayınca sinirlendi ve ağlamaya başladı. O kadar çok ağladı ki...Çevredeki insanlar yardım etmek amacıyla pek çok öneride bulundular. Tam uykuya dalacakken hostes konuşunca tekrar ağlamaya başladı, sanırım korktu biraz veya rahatsız edildiği için sinirlendi. Uçuş boyunca uyudu ama uyuyana kadar biraz zorladı annesini. Yolculuklar bebeğimizi biraz yordu. Ama farklı ortamlara girmek, farklı insanlar tanımak, onları incelemek Özgür'ün hayal dünyasını ve zihinsel gelişimini olumlu yönde etkiliyor bence. 

5 Ağu 2008

Anne & Bebek iletişimi

Gönderen Hasret Nuhoğlu zaman: 02:32 0 yorum

Özgür Emin bebeğim, beni sanki hissediyor. Konuşmasak da birbirimizi kalpten hissettiğimize inanıyorum. Geçen gün çok üzgündüm ve uzun bir süre ağladım. Ben ağlarken gözlerimin içine buruk bir şekilde baktığını hissettim. Benim acımı anlıyor ve bana destek olmak istiyormuş gibi bir havası vardı. Beni güldürmek ister gibi şirinlikler yapıp, gözlerinin içiyle bana gülümsüyordu. Ben de bebeğimiz ağlamadan önce sanki hissediyorum. Bazen bebeğimiz uyurken bir ara aklıma geliyor ve yanına gidiyorum, bakıyorum ki canım uyanmış yatağında kendi kendine oyunlar oynayıp sesler çıkartıyor. Beni görünce de sevincinden ne yapacağını şaşırıyor. Çok tatlı bir bebek..Maşallah :) Bebeğimizle aramızda çok güçlü bir iletişim var. Anne ile bebek yakınlaşması bu olsa gerek.

Dünden bugüne Özgür Emin

Gönderen Hasret Nuhoğlu zaman: 02:20 0 yorum
Özgür Emin ilk dünyaya geldiğinde çok şirin bir bebekti. Kendini sadece ağlayarak dünyaya tanıtıyordu. Refleks hareketleri çok fazlaydı, herhangi bir seste hemen irkiliyordu, uyurken bile esniyordu:) Çok komik hareketleri vardı. İlk ayında hareketleri biraz değişmeye başladı. Sanki beni tanıyordu, sesimden, kokumdan belki, ama diğer insanları tanımıyordu. Ağlama tonu da yavaş yavaş değşiyordu. "maaa", "maaaa" diyerek ağlıyordu. Hiç gülmüyordu, çok ciddiydi. İkinci ayında yüzünde hafif hafif gülümseme ifadeleri başladı. Hafif gülümsüyor sonra birden suratını ciddileştiriyordu. Biz de gülüyor diye seviniyorduk, ama meğer o da bir refleksmiş. Üçüncü ayında artık anne-babanın dışında çevresindeki diğer insanları da tanımaya, onları dikkatli bir şekilde incelemeye başladı. Gülücük sayıları arttı. Artık daha bilinçli hareketler yapmaya başladı. Şimdi sanki insanın gözlerinin içine bakarak tepki veriyor. Tüm yüzüyle gülümsüyor, bir ricada bulunmak için ağlıyor. Ağlama şekilleri de çok farklılaştı. Farklı istekler için farklı ağlamalar yapıyor. Acıktığı zaman, kucağa gelmek istediği zaman veya uykusu geldiği zaman farklı tepkiler gösteriyor. Akşam dokuz olunca uyuyor ve belli saatlerde uyanıp karnını doyuruyor (gözleri kapalı olmasına rağmen).

Sabah erken saatlerde...

Gönderen Hasret Nuhoğlu zaman: 01:54 0 yorum
Sabahları Özgür Emin çok erken uyanıyor. Sabah altıdan sonra onu yanıma alıyorum. Kendi kendine sesler çıkarıp, oyunlar oynuyor. Arada bir bana dokunuyor, sanki anneciğim uyan da birlikte oyun oynayalım der gibi. Bazen gözlerimi hafifçe açıyorum, o da bana bakıyor, hemen gülümsüyor. Bana bakarken tüm yüzü gülüyor. Biraz onunla konuşunca o da karşılık verir gibi sesler çıkarıyor. Annesini sabahları erken uyandırmaya çalışıyor. Benim de en çok istediğim şey zaten. Bebeğimizin sesiyle ve neşesiyle uyanmak çok mutlu ediyor beni, sabah sabah pozitif bir enerji ile yükleniyorum. Birlikte spor yapıyoruz. Tabi onun yaptığı hareketleri yapmam imkansız. Bacaklarını yukarı kaldırıp ayaklarını ortada birleştiriyor. Çok hareketli... 

28 Tem 2008

Parmak yakalama oyunu

Gönderen Mert Nuhoglu zaman: 08:48 0 yorum
Çok komik bir hareketi var Özgür Emin'in. Bilgisayarımın yanında yatarken, bazen sol elimi ona doğru uzatıyorum. Parmaklarımla oynuyor. Bir eliyle, baş parmağımı yakalıyor. Öbür eliyle serçe veya yüzük parmağımı yakalıyor. Sonra parmaklarımı kendine doğru çekmeye çalışıyor. Fakat elleri kayıyor. Tekrar parmağımı yakalamaya çalışıyor. Ona yardım ediyorum. Parmaklarımı çekmesine izin veriyorum. Parmaklarım ağzına yaklaşınca, ağzını açıyor. Hemen yalamaya çalışıyor. Fakat ellerini tam istediği gibi yönetemediğinden, yanlışlıkla parmaklarımı uzaklaştırıyor. Tekrar deniyor. Bu sefer daha iyi kavrıyor ve parmaklarımdan birini ağzının içine iyice sokmayı başarıyor. Hemen çenesini kapatıyor. Henüz dişleri yok, fakat parmağımı sıkıca ısırarak sabitliyor, bir yandan da emmeye başlıyor. Elleriyle benim parmaklarımı alttan sımsıkı tutmaya çalışıyor. Sanki avını kaçırmak istemeyen bir avcı gibi. Çok komik bir bebek bu Özgür Emin.

Bazen elim boşta dururken de beni avlıyor. Bir bakmışım, serçe parmağımdan yakalamış beni. Kendisine doğru çekmeye çalışıyor. Bıraksak bizi yiyecek herhalde :)

Goz takibi

Gönderen Mert Nuhoglu zaman: 08:40 0 yorum
İlginç bir gözlemim de şu: bebeğe doğru uzanınca bebek gözleriyle bana bakıyor. Yakınlaşıyorum. Beni gözlerini tam açmış izliyor. Fakat çok yaklaşınca, bu sefer yüzünü başka bir yöne çekiyor. Sanırım dev bir suratın kendisine doğru yaklaşmasından çok hoşlanmıyor. Acaba bizi nasıl görüyor, çok merak ediyorum.

ilk ayrılığımız

Gönderen Hasret Nuhoğlu zaman: 07:36 0 yorum
Bebeğimiz şu anda yaklaşık 4 aylık. Her gün sanki yeni bir sesler çıkarmayı ve yeni hareketler yapmayı öğreniyor. Geçen hafta 6 gün Atina'ya bir kongre için gittik. Bebeğimiz babaannesi ve dedesiyle kaldı. 6 gün boyunca onlarla çok güzel vakit geçirmiş, hiç zorluk çıkartmamış, sürekli şirinlikler yapmış. Bizi havaalanına karşılamaya geldiğinde onu çok özlediğimden hemen ona sarıldım. Fakat o yüzünü benden kaçırıyor ve bana bakmamaya çalışıyordu. Beni tanımıştı biliyordum ama sanki bana küsmüş gibi davranıyordu. Arabamıza bindiğimizde ben ona sıkıca sarılıyordum ama o elleriyle beni itiyordu ve uzun bir süre içini çeke çeke ağladı. Benim kucağımda durmak istemiyordu, babaannesi onu kucağına aldığında sanki beni bırakma der gibi ellerini sıkıca tutuyordu. Bebebğimizin böyle davranması beni çok üzdü. Babaannesinin kucağında uyuduğunda ben tekrar onu kucağıma aldım, aslında uyumuyordu ama uyur gibi davranıyordu. Bir yandan benimle birlikte olmak hoşuna gidiyordu bir yandan da bana tepkisini göstermek istiyordu. Bu davranışları beni çok şaşırttı, bu kadar küçük bir bebekten bu tür davranışlar beklemiyordum. Neyse bebeğimle gece birlikte yattım ve sürekli ona onu neden bırakmak zorunda kaldığımızı, orada onu çok özlediğimi ve artık kavuştuğumuzu anlattım. Sabah uyandığımızda yine eskisi gibi birbirimizi çok seviyorduk. Herşeyin düzelmesi beni çok mutlu etti. Bebeğimizin mutluluğu herşeyden önemli:)

Ozgur Eminin Hareketleri

Gönderen Mert Nuhoglu zaman: 03:25 1 yorum
Bebeğimizin yanına yaklaşıp onu öpmeye kalkıştığımızda, ağzını açıyor. O da bizi yalamaya çalışıyor. Fakat ağzını açıp kafasını tam oynatamıyor. Ağzını açıp, duruyor. Gelen bir şey olursa, onu yalıyor. Eğer ağzına sığarsa, onu emmeye başlıyor.
Özellikle burun emmeyi çok seviyor.

Üzerine örtüsünü serdiğimizde, hemen bacaklarını havaya kaldırıp hareketler yaparak, onu atmaya çalışıyor. Eğer örtünün ucu, yüzüne doğru gelirse, bu sefer elini ona doğru götürüp, emmeye çalışıyor.

Ellerini göbeğinin üst tarafında birleştirip, ağzına doğru çekiyor. Ağzının içine sokuyor ve yalıyor. Tek elini ağzına götüremiyor, ancak bu şekilde elini ağzına götürebiliyor.

Emziği, ulaşabileceği hizada tutuyorum. Ağzını açıyor. Sonra ellerini emziğe doğru uzatmaya çalışıyor. Fakat istediği gibi ellerini kontrol edemediğinden, emziği kavrayıp ağzına götüremiyor.

Sabah 5-6 gibi uyanıyor. Genellikle 8'e kadar cıvıldıyor kendi başına. Sonra yine uyuyor. Sonra 9-10 gibi yine uyanıyor. 12-13'e kadar yine ayakta oluyor. Arada bazen 15-30 dakika yine uyuyor.

Benim bilgisayarımın yanında yastık koyuyorum. Yastığın ortası uzunlamasına oyuklu. Oraya yatırıyorum. Çoğu zaman orada sessiz ve mutlu duruyor. Ağlamıyor. Bazen kendi kendine hareketler yapıyor. Beni izliyor.

Tanışma

Gönderen Mert Nuhoglu zaman: 03:24 0 yorum
Merhaba, bu sitede Özgür Emin bebekle ilgili deneyimlerimizi ve gözlemlerimizi yazmak istiyoruz.
 

Ozgur Eminin Bebek Gunlugu Copyright © 2009 Baby Shop is Designed by Ipietoon Sponsored by Emocutez